Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Sosyoloji Güncesi kapsamında Arş. Gör. Vefa Kaya ve Arş. Gör. Büşra Nur Topal’ın moderatörlüğünde Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı’yı ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “İdris Küçükömer’in Perspektifinden Flu Bir Türkiye Fotoğrafı” başlığı altında yaptığı konuşmayla Kayalı, Türkiye’de ezber bozan bir sosyal bilimci ve aydın olarak İdris Küçükömer’in düşüncelerini değerlendirerek izleyenlerin dikkatine sundu.
“İdris Küçükömer’i başkalarıyla bağlantıları çerçevesinde mütalaa etmek daha anlamlı olabilir diye düşündüm”sözleriyle konuşmasına başlayan Kayalı, “Türkiye’de insanlar özellikle 1960’lı yılların koşullarında her alana baktıkları zaman, yani o dönemin tabiri ile sosyal köken arama uğraşındalar. Bu insanlar hangi sınıftan geliyorlar? Evet, sınıf ve sosyal sınıf insanları belirliyor şeklinde bir şey var. Yani bunu sadece sosyal sınıf ekseninde düşünmek de mümkün değil. Sosyal tabaka çerçevesinde de her ne biçimde düşünürseniz düşünün böyle bir fotoğraf var. Bunlar nedense entelektüellere yönelik olarak uygulanmıyor. Yani bakıyorum hepsine aynı koşullarda şekillenmiş, aynı koşullarda belli noktaya gelmiş aydınlar olarak niteliyorum” dedi.Sözlerine, “Burada iki eğilim kendini çok net bir biçimde gösteriyor. Daha üst sınıflardan gelenler var. Daha alt sınıflardan gelen gelenler var. Baktığınız zaman bu durum bile insanın bir toplum içinde söyledikleri sözlerin şekillenmesi bakımından anlamlı oluyor. Böyle bir şey söz konusu. Tam da bu sosyal sınıf veya sosyal tabaka ekseninde baktığınız zaman taşra ile büyük kent arasında bariz bir fark var. Bu biraz da İdris Küçükömer’i anlamak, anlamlandırmak bakımından önemli bir şey” ifadeleriyle devam eden Kayalı, bu tespitinin ne anlama geldiğini şu şekilde ifade etti: “Giresun’da doğuyor. Üniversiteye kadar hayatı bütünüyle taşrada geçiyor. Mesela onun döneminde bu üniversiteler biraz daha elitist bir manzara gösteriyor. Yani hem sosyal sınıf kökeni bakımından hem de kültürel bakımdan hikâye biraz böyle. Üniversitelerde öyle bir durum var. Bu çerçevede baktığımız zaman İdris Küçükömer 1925 doğumlu, dönemi de önemli. Geldiği kesim, farklı bir kesim. Entelektüellere baktığımız zaman İdris Küçükömer ile Erol Güngör’ü bir biçimde eşleştirebiliriz. Erol Güngör, Kırşehirli’dir. Yanı sıra Kemal Karpat’ı konumlandırmak mümkün. Çünkü Kemal Karpat da birtakım şeylerden şikâyetçi. TarıfZafer ile ilişkisi konusunda şikâyetçi ve özellikle Şerif Mardin ile ilişkisi konusunda şikâyetçi. Ne anlamda şikâyetçi? Onlar biraz aristokrat diyor. Burada bana göre önemli bir şey bu var. Şerif Mardin, Sabri Ülgener’i görüyoruz. Bunlar daha üst kesimden gelen insanlar ve sadece üst kesimden gelen insanlar olması hasebiyle değil bu üniversitede. Bir de bu akrabalık bağlantıları itibarıyla yani daha önceki dönemde topluma damgasını vuran, bilmiş insanlar, toplumu bir biçimde yönetebilmiş insanlar. İdris Küçükömer’i anlamaya çalışırken benim kanaatimce bu konumuna dikkat etmek lazım.”
Galatasaray ve Mülkiye Bileşimi: “Bu hikâye ilginç bir hikâye”
İdris Küçükömer’in hayat hikâyesine değinen Kayalı,“Hikâyesi özellikle hakkında anlatılanlara baktığınız zaman olağanüstü mütevazı bir biçimde gelişmiş” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Üniversite okumadan askere gidiyor. Sonrasında inşaatlarda çalışıyor. Bu bir fotoğraf. Bir de bunun kültürel boyutu var. Bu boyut bununla iç içe. Entelektüellere baktığınız zaman önemlice bir kısmının Amerikan, Fransız okullardan geldiğini görürsünüz. Bu önemli bir şey. Bunun gelir düzeyi ile de bir ilgisi olduğu gibi, gelir düzeyinden bağımsız bir durumu da vardır. Bu ortaya getiriyor her şeyi. Hatta mesela bir tane deyiş var. İlginç bir şey yani. Bir dönemde çok sayıda insan Galatasaray mezunu. Türkiye’de artık Adalet Ağaoğlu’nun romanlarına bile girmiş. Galatasaray mezunu olup, bir de mülkiyeyi bitirip referansla ve istekle girilen bir kurumda yer aldığınız zaman her işinizi istediğiniz gibi halledersiniz. Bu hikâye ilginç bir hikâye”.
“Küçükömer’in az sözle çok şey söyleyebilmesi sosyal bilimciler açısından önemli”
Konuşmasında İdris Küçükömer’i sosyal bilimlerin işleyişi üzerinden ele alarak Türkiye’de sosyal bilim yapma pratikleri üzerine geniş kapsamlı bir değerlendirmede bulunan Kayalı, Küçükömer’in tezlerinin dönemin entelektüel tartışma kültürüyle biçimlendiğini işaret ederek “İdris Küçükömer’in metinleri ağırlıklı bir biçimde tartışmak üzerine odaklanmıştır” dedi. Kayalı bu bağlamda sözlerini “Ant Dergisi’nde, Yön’de ve bilahare Yeni Gündem’de yazmamış olsa, İdris Küçükömer’den bize kalacak şeyler çok daha sınırlı olacaktı. Çünkü bu iş biraz da karşıtıyla ortaya çıkıyor” cümleleriyle sürdürdü.
“İnsan bir metni okuduğunda ona bütünüyle bağlı kalacak tarzda yorum yapmak durumunda değil”
Konuşmasına “Sencer Divitçioğlu, Küçükömer’in yazdıklarının Marksizmin Ortodoks biçimiyle uyumlu olmadığını anlatıyor. Bunu artırarak Küçükömer’in Marksist olmadığını söylemeye çalışıyor. Benzerini Murat Belge de söylüyor. Öyle ki İktisat İlkelerine Yeniden Bakış kitabındaki tümdengelime yönelik yöntemini biraz iyimser yorumlayarak bunu diyalektikle özdeş sayabiliriz demek isteyenler var. Bu hikâye pek öyle değil ama öyle gibi görünüyor demeye getiriyor. Bir de son dönemde İdris KüçükömerGramsci okudu mu okumadı mı şeklinde soruyor. Bir insan belli bir metni okuduğu zaman bütünüyle onu hıfzedecek bütünüyle ona bağlı kalacak tarzda yorum yapmak durumunda değil” ifadeleriyle devam eden Kayalı şunları söyledi:“Bir başka vatandaş ise üretici güçler kavramını, yabancılaşma kavramını, sağ kavramını sol kavramını doğru kullanmıyor diyor. Yani kitabî bir tarzda bir yerden bakarak yorumlamaya çalışıyor. Oysa İdris Küçükömer sosyoloji metni yazar gibi A, B, C diye bunu yazmıyor. Bir yorum tarzı getirmeye çalışıyor. İdris Küçükömer’den bir yere kadar bu hikâye böyle gelişiyor.”
Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında kaydı yayınlanan “İdris Küçükömer’in Perspektifinden Flu Bir Türkiye Fotoğrafı”başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.