Samsun Üniversitesi 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü programı kapsamında Samsun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Çolak’ın moderatörlüğünde ve Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Bezci’nin konuşmacı olarak katılımlarıyla “Darbeler Türk Siyasetinin Kaderi Mi, Konjonktürü Mü?” adlı konferansı gerçekleştirdi. Açılış konuşmasıyla programı başlatan Prof. Dr. Mustafa Çolak, dünya tarihinde darbelerin ordular tarafından yapıldığına değinerek aslında Türkiye’nin ordu-millet anlayışıyla kurulduğundan, ordunun Peygamber Ocağı olarak nitelendirildiğinden ve milletin bu durum ile gurur duyduğundan söz etti. Ancak tarihte Vaka-i Hayriye olayının da yaşandığından söz eden Çolak, Türkiye’deki ordu ve darbe ilişkisinin geçmişte yaşananların da dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek sözü Prof. Dr. Bünyamin Bezci’ye bıraktı.
Darbeler konusunun anlaşılabilmesi için bu konunun bir kader mi yoksa bir gelenek mi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Bezci, yaşanan süreci Türk siyasetinin darbeler tarihi ve konjonktürü bakımından değerlendirdi. Vaka-i Hayriye olayıyla birlikte güçlü ordu güçlü devlet anlayışının değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Bünyamin Bezci, o dönemde artık eğitim, fen ve bilim gibi konuların ön plana çıktığını Osmanlı Devleti’nin bu hususlara eğilmesinin yaşananların zeminini hazırladığını söyledi. Güçlü ordunun artık bir sonuç olduğundan söz eden Bezci, darbe geleneğinin ordunun kendisini rejimin koruyucusu olarak nitelendirmesiyle ortaya çıktığını aktardı.
1960 darbesini de ele alan Bezci, Demokrat Parti’nin politikalarının iki bağlamda ordu ile uyuşmadığını söyleyerek, 1950’li yıllarda Türk ordusunun reforma uğramadığını ve o dönemde halen 2. Dünya Savaşı ordusu olduğunu ifade etti. Orduyu düzenleyebilmek için silahların ve komuta kademesinin modernize edilmesi gerektiğine değinen Bezci, bu ikisini gerçekleştirmenin kolay bir süreç olmadığını, Türkiye’nin bu süreçte yol ve çimento gibi alt yapı yatırımlarına başladığını ve orduya yatırım yapmadığını söyleyen Bezci, 1952’deki bu kırılmanın 1960 darbesini en başında tetikleyen güç olduğunu ifade etti.
Türkiye’de gerçekleşen darbelerde ordunun NATO ile işbirliği yaptığına dikkat çeken Bezci, darbelerin aslında bir gelenek olmadığını belli bir dönemde yetişen askerlerin heyecanı olduğunu, 15 Temmuz’un bu şekilde incelenerek anlaşılamayacağını söyleyen Bezci, darbelerin ekonomik, güvenlik sorunları ve meşruiyet gibi unsurların bir araya geldiğinde gerçekleşebildiğini söyledi.
Türkiye’de ordunun yapısının NATO çerçevesinde kurulmasının 1960’lı yıllara denk geldiğini ifade eden Bezci, bu süreçte kaçak olarak Türkiye’nin iki ordu kurduğunu bunlardan birinin Jandarma teşkilatı diğerinin ise Ege ordusu olduğunu ifade etti. Yapılan her şeyin hatta uçak, gemi manevralarının bile NATO tarafından belirlendiğini ifade eden Bezci, NATO’nun istemediği hiçbir şeyin yapılmadığını söyledi. 28 Şubat’ın diğer darbelerden farklı olduğunu söyleyen Bezci, ekonominin iyi gitmesine rağmen ülke içinde bazı hususlarda karmaşa olduğunu söyleyerek bu girişimin NATO dışında başka bir dış destek olan İsrail’den geldiğini savundu. 28 Şubat’ı dünyanın gözünde meşrulaştıranın Yahudi Lobisi olduğuna vurgu yapan Bezci, 27 Nisan 2007’ye gelindiğinde artık darbe zihniyetinin değiştiğini ifade etti. Bunun sebebinin önceki neslin değişime uğraması olduğunu aktaran Bezci, 15 Temmuz’da yaşananların neoliberal siyasetle ilişkili olduğunu söyledi.
1996’da FETÖ’nün ilk kez banka kurduğunu ve piyasaya yavaş yavaş hakim olmaya başladığını söyleyen Bezci, neoliberal politikaların kendi canavarını kendisinin yarattığını söyledi. 2011 seçimlerinin kırılma noktası olduğunu aktaran Bezci, FETÖ’nün 27 Nisan 2007’den sonra siyasete yakınlaştığını söyleyerek AK Parti’ye ilk kez 2010 yılındaki referandumda destek verdiğini ifade etti. FETÖ’nün 1960’ta başlayan bir gelenek olduğunu ve bunun nesille birlikte tükendiğini, insanların buna karşı bir bağışıklık geliştirdiğini 15 Temmuz’da gördüklerini belirten Bezci, 1960 ve sonrasında yaşanan darbelerin acısını halkın uzun yıllar boyunca yaşadığını aktardı. Darbenin FETÖ değil de başka bir güç tarafından gerçekleştirilmek istese de yine aynı tepkiyle karşılaşacağını aktaran Bezci, Türk halkının 15 Temmuz’la birlikte yanlış büyümüş kanserli bir hücre olan FETÖ’ye karşı direnerek bu hücreyi büyük bir operasyonla koparıp attığını ve şu an kanser sonrası tedavi sürecini yaşadığımızı söyledi.
15 Temmuz başta olmak üzere geçmişte yaşanan darbelerin Z kuşağına aktarılması gerektiğinin altını çizen Bezci, yeni nesle darbelere karşı duruş bilincinin aşılanmasının elzem olduğunu söyledi. Artık güçlü ordu diye bir şey olmadığına değinen Bezci, günümüzde toplumsal bağların ve ekonominin güçlü olması gerektiğine vurgu yaparak 15 Temmuz’un aslında Türkiye’nin bağımsız siyasetinin başladığı nokta olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.