Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar 2021 dizisi kapsamında Cevat Sucu’nun moderatörlüğünde Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde öğretim üyeliğini sürdüren F. Güzin Ağca-Varoğlu’yu ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Almanya’da Bir Tasavvufî Deneyim Mekânı: Trebbuser Mevlevihane” başlığı altında yaptığı konuşmayla Varoğlu, konuyla ilgili değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.
“Müslümanlığın Almanya’daki en belirgin görüngüsü göç ve göçmenler üzerindendi, benim için Alman Müslümanlığı benim için bir keşifti.”
Sözlerine araştırma konusunun doktora tezi ile ilişkili olduğununun altını çizerek başlayan F. Güzin Ağca-Varoğlu şu ifadelerde bulundu: “Almanya’da Bir Tasavvufî Deneyim Mekânı: Trebbuser Mevlevihane” başlıklı bir konuşma yapacağım. Bu aslında benim doktora tezimin etnografik alanından bir kesit. Tezim, tasavvuf üzerinden Müslüman olan Almanların gündelik yaşam pratikleri karşılaşmalarında Müslüman ve gayri Müslüman topluluklarla etkileşimleri ve özellikle ihtida süreçleri ve ritüellere katılımları üzerineydi. Bu da çalışmamın ana gruplarından biri olan Mevlevilerin Almanya’daki merkezi. Bugün biraz size bu mekânda betimleyici bir biçimde anlayacağım ve şöyle Almanya’ya ufak bir yolculuk yapacağız diyebilirim. Müslüman Almanların varlığını keşfetmem aslında benim bu çalışmayı yapmam için temel bir motivasyondu. Yüksek lisans yıllarımda göç üzerine çalışmalar yapmaya çalışırken bir belgeselde Almanya’nın küçük, şirin ve tarihi bir kenti olan Lüneburg’da Müslüman Alman olan bir sufi ayakkabı ustasını gördüm. Bu ayakkabı ustasının hikayesi anlatılıyordu beş-on dakikalık bir kesitte. Dükkânında Almanlarla olan alışverişleri ve sonrasında kendi evinde ailesi ile beraber ve oradaki ufak cemaati ile ritüelleri anlatılıyordu. Bu bana çok ilgi çekici geldi çünkü. Açıkçası Müslümanlığın Almanya’daki en belirgin görüngüsü göç ve göçmenler üzerindendi, bu Alman Müslümanlığına dair bir keşifti benim için ve çok ilgimi çekti. Bu daha sonra aslında doktora çalışmamda bu konuya yönelmemin tohumunu atmış oldu,” dedi.
“Müslümanlık konusundaki hâkim söylem devamlı bir kimlik siyaseti, kimlik üzerinden şekillenen tartışmalardan ibaret.”
Almanya’daki İslam çalışmalarından değinerek konuşmasını sürdüren Varoğlu, “Malumunuz Almanya’da İslam çalışmaları belirli temalar üzerine şekilleniyor. Aslında Avrupa için de bu şekilde değerlendirebiliriz. Bunlar, daha çok anti Müslüman ırkçılık demeyi tercih ettiğim İslamofobi, göçmenlerin entegrasyon süreçleri, Müslüman kadının kamusal alandaki görünürlüğü, özellikle örtünme pratikleri, minare, sünnet, gömülme pratikleri gibi. Müslümanlık konusundaki hâkim söylem devamlı bir kimlik siyaseti, kimlik üzerinden şekillenen tartışmalardan ibaret. Ya da bu temalar çerçevesinde şekilleniyor diyebiliriz. Aslında bu da temelde akademideki bilgi üretiminde hem de toplumdaki merak noktalarının da bu olmasıyla ilgili bir şey ama Müslümanları homojen olarak görme eğilimiyle de tabii ki yakından ilgili. Özellikle Batı’da bu homojenleştirme süreçlerini, azınlık grupların ve Müslümanların temelde yaşadıklarını biz biliyoruz. Bu noktada Almanya’da da Müslümanlar bu tarz deneyimler yaşıyor,” şeklinde konuştu.
“Almanya’da Bir Tasavvufî Deneyim Mekânı: Trebbuser Mevlevihane” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.