DÜSAM Politika Konuşmaları’nda “İnsan Haklarının Sistemsel Çöküşü: Filistin Örneği” Konuşuldu

Haberler - 10 ay önce
Burcu Değirmencioğlu: “Devletler arasında gerçekleşmediği gerekçesiyle bir savaş suçu olarak görülmeyen Filistin krizi, soykırım olarak değerlendirilebilir.”

Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Politika Konuşmaları dizisi kapsamında, 26 Aralık 2023 tarihinde,  Samsun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Dr. Burcu Değirmencioğlu’yu ağırladı. M. Talha Paşaoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “İnsan Haklarının Sistemsel Çöküşü: Filistin Örneği” başlıklı programda Filistin’de yaşanan olaylar, uluslararası hukuk çerçevesinde ele alındı. Canik Kampüsü 100. Yıl Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe, akademik ve idari personel ile birlikte çok sayıda öğrenci katılım gösterdi.

Filistin trajedisine değinmeden önce II. Dünya Savaşı’nın ardından şekillenen süreçlere yer vererek konuşmasına başlayan Değirmencioğlu, insan hakları hukukunun savaşa yanıt olarak ortaya çıktığını belirtti ve “insan hakları hukuku” tabirinin gelişim sürecine değindi. Savaşların insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerine ve insan haklarına dair kavrayışları nasıl etkilediğine değinen Değirmencioğlu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hukuki işleyişini aktardı. Evrensel hukuk anlayışına göre hangi suçların savaş suçu olarak değerlendirilebileceğini tanımlayan Değirmencioğlu, Filistin’de yaşanan durumun, evrensel hukuk anlayışına göre bir savaş suçu olarak tanımlanmadığını ifade etti. Bu yaklaşımın gerekçesine yer veren Değirmencioğlu, savaşın devletler arasında olabileceğini belirtti ve Filistin’le ilgili durumun aleni bir şekilde soykırım olarak tanımlanabileceğini ve İsrail’in bu açıdan suçlanabileceğini belirtti. Filistin’de yaşanan olayların insan hakları krizine canlı bir örnek olduğunu ileri süren Değirmencioğlu, insan hakları hukuku çerçevesinde uluslararası düzeydeki çöküşün üzerinde durarak birey, toplum, devlet ve uluslararası hukuki süreçlere dair ilgili tüm boyutları detaylı bir şekilde tartışmaya açtı.

Konuşmasına Nürnberg Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne değinerek devam eden Değirmencioğlu, savaş suçlarına örneklik teşkil edecek Nazi yargılamalarından bahsetti. Dönem içerisinde yaşanan olayların dünya barışına karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirildiğini dile getiren Değirmencioğlu, Nürnberg mahkemelerinde oldukça az sayıda kişinin yargılandığını ve yine az sayıda kişiye ölüm cezasıyla yaptırım uygulandığını belirtti. Değrimencioğlu buradan hareketle mevcut uluslararası hukuk sisteminin eleştirisini ortaya koydu. Filistin’deki insan hakları ihlallerine karşı yerine getirilmesi gereken hukuki süreçlerin olması gerektiği gibi işlemediğini ve bu durumun kendisinde bir umutsuzluk oluşturduğunu belirten Değirmencioğlu, hukuk ilkelerine uygun bir yargılama sürecinin baş göstermesine yönelik bir inanç taşıdığını da vurguladı. Birleşmiş Milletler’in olaylar karşısındaki tutumunun barış ve güvenlik konusunda yetersiz kaldığını belirten Değirmencioğlu, insan haklarının evrensellik iddiası üzerinde durdu. Bu iddianın yapılandırılmış, kurulmuş olduğunu vurgulayan Değirmencioğlu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşundan itibaren belirli bir işleve hizmet ettiğini belirtti. Filistin örneği üzerinden evrensel prensiplerin adeta sınandığını dile getiren Değirmencioğlu, bu durumun insan hakları açısından gelecekte de birtakım zorluklara neden olacağını belirtti.

Konuşmasının bütününde uluslararası ceza hukukunun temel ilkelerini soykırım ve savaş suçları üzerinden tartışmaya açan Değirmencioğlu, mezkûr ilkelere dair belirleyici vasıfların uluslararası adalete yönelik yaptırımları nasıl yönlendirdiğine değindi. Konuşmasında sıkça Kant’ın Ebedi Barış Üzerine Felsefî Bir Tasarı adlı metnine atıfta bulunan Değirmencioğlu, ebedi barış teorisinin alt metnini aktardıktan sonra barışın nasıl tesis edileceği problematiğine değindi. Değirmencioğlu ayrıca Roma Statüsü’ne taraf olma durumunun, uluslararası ceza mahkemesinin harekete geçme kapasitesini nasıl etkilediği üzerinde durdu ve bu münferit durumun uluslararası hukuk açısından yarattığı zorlukları ve sınırlılıkları irdeledi. Mezkûr tartışmayı Güvenlik Konseyi’nin yapısı ve vetoların etkisi üzerinde durarak ele alan Değirmencioğlu, böyle bir işleyişin kriz anlarında uluslararası toplumun tepki kapasitesini sınırladığını belirtti. İnsan haklarına yönelik evrensel ilkelerin, uygulamada belirli ihlallere dönüştüğünü belirten Değirmencioğlu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin insan hakları hukukuna yönelik işleyişine dair gözlemlediği ihlalleri örnekleyerek konuşmasını tamamladı.

Canik Kampüsü 100. Yıl Konferans Salonu’nda gerçekleşen “İnsan Haklarının Sistemsel Çöküşü: Filistin Örneği” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Öğrenci Destek