Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), “Öteki Buluşmalar” dizisine devam ediyor. Dijital ortamda gerçekleşen buluşmanın bu haftaki konuğu, akademisyen ve yazar Dr. Necdet Subaşı oldu. Kuşaklar-Arasılık: Dinî Hayatlar Arasında Geçişler başlıklı konuşmasıyla Dr. Subaşı kuşaklar-arasılık düzleminde, Türkiye’de dinî hayatın içerisinden geçtiği süreçlere yönelik sosyalbilimsel analizlerini sunarken toplumun reflekslerine ve entelektüellerin mezkûr mesele hakkındaki yaklaşım tarzlarına yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu. Konuşmanın bütününde, içerisinden geçtiğimiz süreci betimlemeye yönelik gündelik hayattan örnekliklere yer veren Dr. Subaşı, güncel bir durum olan Covid-19 teması etrafında dinî aktörlerin tutumlarına değindi. Eğitimin dinî hayat üzerindeki etkisi, dinî bilginin yenilenmesi sorunu gibi münferit meseleler üzerinde gerçekleşen konuşma, katılımcıların ilgilerinden doğan soru bölümüyle devam etti.
“Dinî hayat kavramı, söz alma arzusunu beyan ediyor”
Konuşmasına, Türkiye’de dinî hayatın son 20-30 sene içerisinde girdiği önemli değişikliklere dikkat çekerek başlayan Dr. Subaşı, yaşanan değişimin, kültürel aidiyetlere bağlı ileri yaş grubunda huzursuzluğa yol açtığına, aynı aile içerisinde farklı kuşaklarda dahi çatışmaların görülebildiğine değindi. Özellikle 80’li yılların nihayete ermesiyle dinî hayat düzleminde radikal değişikliklerin yaşandığını gözlemleyen Dr. Subaşı, bu değişikliği meydana getiren unsurlar ile değişimin kuşaklar-arası aktarımdaki seyrinin incelenmesi gerektiğini ifade etti. “Dinî hayat” kavramının kullanım biçimlerini konuşmasına taşıyan Dr. Subaşı, bu kavramın bireylerin kendileriyle kurdukları farklı ilişki biçimlerini yansıttığını belirterek şöyle dedi: “Çok fazla içeri katılması, hayatın içine dahil olması ve bu konuda söz alma arzusunu beyan etmesi… Dinî hayat bu tür çeşitlilikleriyle hayatın içerisinde görülen bir durum. Bu nedenle benim için dinî hayat kavramı, her şeyden önce nötr bir kavram. Onun içi ancak bağlamları takip ederek doldurulabilir.”
“Bütün bedeniyle dinî hayata katılmak isteyenler, alanı bilim endüstrisine terk etmede heveskârlar”
Covid-19 sürecine değinmesiyle dinî hayat ile güncel meseleler arasında köprü kuran Dr. Subaşı bu meselenin ilahi iradenin tamamen dışarıda bırakılarak ele alındığını ifade etti ve anlam dünyasını dinî eksende kuran bireylerin de meseleyi dinî değerlerle ilişkilendirmekten kaçındıklarını ifade ederek şöyle söyledi: “Dinî hayata bütün gücüyle, bütün görkemiyle ve bütün bedeniyle katılmak isteyenlerin, koronavirüs söz konusu olduğunda alanı sağlıkçılara, bilim adamlarına, bilim endüstrisinin belli başlı aktörlerine terk etme konusunda müthiş heveskâr olduklarını gördüm.”
“Dinî Hayat Araştırması, dinî bilginin gündelik hayata yansıyan formlarındaki gerilimleri ortaya çıkardı”
2013 yılında şahsının başkanlığında gerçekleştirilen ve oldukça kapsamlı sonuçlar ortaya koyan Dinî Hayat Araştırması’nın, ilginç noktaları işaret edecek bulguları ihtiva ettiğini ve dinî hayat üzerindeki ezberleri bozduğunu ifade eden Dr. Subaşı, bulguların analizine gelindiğinde sosyal bilimcilerin çekingen bir duruş içerisine girdiklerini belirtti. Araştırmanın bütününde toplumda yer eden din algısı ile dinî pratiklerin uygulanması arasında önemli ölçüde çelişki olduğunu yansıtan sonuçlara ulaşıldığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “O araştırmaya tekrar tekrar döndüğümüzde, en başta epistemolojik düzeyde, toplumda dinî bilginin nasıl inşa edileceği konusunda parçalanmalar olduğunu ve dinî bilginin gündelik hayata yansıyan formlarında da birbirinden kopuk, birbirini reddeden gerilim ve çatışma zeminlerinin ortaya çıktığını fark etmeye başladık.”
“Acaba öğretilen neydi de insanlar dinden geri çekilmeye başladılar?”
Konuşmanın devamında Dr. Subaşı, değişimleri bünyesinde barındıran dinî hayat düzlemini eğitim teması ile ilişkilendirerek şu sözleri zikretti: “İnsanların eğitim süreçleri ya da eğitim düzeyleri arttıkça, dinsel kabullerinde ciddi bir gerileme ya da dine olan sadakatlerinde bir aşınma oluyor. Bu konuda yapılmış akademik çalışmaların ön kabullerinden birisidir bu; fakat ihmal ettiği bir nokta vardır: Acaba öğretilen neydi de insanlar dinden geri çekilmeye başladılar?” Bu sorunun önemini vurgulayan Subaşı, çocukluktan itibaren farklı ortamlarda alınan dinî formasyonun, zihin dünyalarını nasıl şekillendirdiğini kendi çocukluk deneyimiyle örneklendirerek ifade ederken; eğitimin dinî hayat üzerindeki etkisinin yadsınamaz derecede önemli olduğunun altını çizdi.
“Yeni kuşağın beslenme olanaklarını oluşturan küresel bilgi, artık vazgeçilmez bir kaynak”
Kuşaklar-arasılık etrafında gerçekleşen konuşmasında sözü Türkiye’nin gençleşen nüfusuna getirerek genç kuşağın bugünkü dinî eğilimlerini analiz eden Dr. Subaşı kuşaklar sosyolojisinin elzem olduğunu ifade etti. Gençlerin kendilerini hangi değerlerle inşa ettiklerinin sorgulanmasına yönelik bir ihtiyacın ne zamandır var olduğuna yönelik değerlendirmede bulunurken, genç kuşağın dinî hayat hususunda büyük ölçüde “küresel bilgi”den beslendiğini belirtti: “Bu kuşağın beslenme olanakları 80’lerden sonra gelişen, 90’larda derinleşen, 2000’lerde artık vazgeçilmez bir bilgi kaynağı olarak öne çıkan küresel bilgidir. İnsanın yerel ve otantik olanla sınırlı bir şekilde geliştirdiği bilgi ve bilfiil içerisinde dolaşarak öğrendiği bilgi ile hiçbir tartışmaya izin vermeksizin kabullendiği küresel bilgi arasında büyük bir uçurum var.”
“Türkiye’de dinî hayata ilişkin gerilim noktalarında dinî bilginin geçerliliğini kanıtlamak mümkün mü?”
Konuşmasının sonlarına doğru “dinî bilginin yenilenmesi” sorununa değinen Dr. Subaşı, bu bahiste yer alan “yenilenme” ifadesi ile, dinin bizatihi kendisine yönelik bir müdahalenin kast edilmediğinin altını çizdi. Bu hususu derinleştirmek için sözlerine, “Dinî bilgiden kast edilen şey, eğer din bütün zamanlar için geçerliliği olan bir iddiaya sahipse, bu iddianın bugün geçerliliğini nasıl koruyacağını kanıtlamamızdır” ifadeleriyle devam eden Dr. Subaşı, bugünün dünyasında dinî hayata müdahale eden pek çok mekanizmanın var olduğunu belirtti. Bu durum sonucunda karşımızda cevaplanmayı bekleyen bir soru belirdiğini işaret eden Dr. Subaşı, “Din karşısında nerede durmamız gerekmektedir?” sualini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Kurumsal İletişim Ofisi