Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar 2021 dizisi kapsamında Kaan Kurt’un moderatörlüğünde akademisyen ve yazar Azade Seyhan’ı ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Sürgün ve Hüzün Ötesinde Yazmak: Heinrich Heine ve Nâzım Hikmet” başlığı altında yaptığı konuşmayla Seyhan, konuyla ilgili değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.
“Heine’nin kaderini yüzyıl sonra yirminci yüzyılın en büyük Türk şairi Nâzım Hikmet yaşar”
Heinrich Heine ve Nâzım Hikmet arasındaki benzerliğe dikkat çekerek sözlerine başlayan Azade Seyhan, “Ünlü Alman düşünür ve felsefecisi Theodor Adorno 1958 senesinde yayımladığı “Heine’nin Yarası” yazısında Alman dilinin en önde gelen şairlerinden biri olan ancak kendi dilinden ve memleketinden sürülen Heinrich Heine’nin şiirlerinde tekrarlanan ümitsiz aşk temasını evsizlik ve yurtsuzluk alegorisi olarak yorumlar. Kendi de Heine gibi Yahudi olduğu için Hitler devrinde Almanya’dan sürgüne giden Adorno, Heine’nin kaderinin çağımızda, yerinden yurdundan, dilinden mahrum olan herkes için gerçekleştiğini ve Heine’nin yarasının hâlâ kapanmadığını söyler. Heine’nin kaderini yüzyıl sonra yirminci yüzyılın en büyük Türk şairi Nâzım Hikmet yaşar. Memleketlerinin süregelen buhranlarına, devrimlerin gürlemelerine ve kitlelerin göçlerine tanıklık eden bu iki ünlü vatan şairi, zaman ve mekân ötesinden birbirlerini yankılarlar,” dedi.
“Nâzım’ın Pablo Neruda ve Bertolt Brecht ile komünist oldukları için kıyaslanması bence yetersiz bir yaklaşımdır”
Nâzım Hikmet’in dünya çapındaki isimlerle karşılaştırıldığına değinerek sözlerini sürdüren Seyhan, “Karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarında Nâzım genel olarak Pablo Neruda ve Bertolt Brecht ile karşılaştırılır. Ama bu benzetme esasında üç şair de kominst oldukları için yapılmıştır ve günümüzde tanımı çok genişleyen dünya edebiyatı, karşılaştırmalı edebiyat konularında bu benzetme bence çok bir şey sunmaz. Bu sunumumda Heine’nin Almanya Bir Kış Masalı ve Nâzım’ın Memleketimden İnsan Manzaraları ile her iki şairin sürgün deneyimini politik, psikolojik ve felsefi açılardan inceleyen mısralarını hüzün, sansür, tarihe tanıklık, tarihten dışlanmak, günlük psikolojik ve felsefi açılardan bütün bunları incelemeye çalışacağım. Ben bütün meslek hayatım boyunca karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarına ağırlık verdim. Çünkü ayrı diller ve kültürlerden kaynaklanan metinler diyaloğa girince birbirlerini daha çok yönlü, daha geniş anlamda açıklarlar.
Günümüzde sık sık gündeme gelen dünya edebiyatı kavramı ne demek? Bu deyim nereden kaynaklandı? Ulusal, post ulusal, uluslararası veya uluslar ötesi kavramlarının birbirleriyle ilgisi nedir? Hem eski hem de yeni bir kavram olan Dünya Edebiyatı, Alman şairi Goethe’nin 1827’de sekreteri Eckerman’la söyleşilerinde ve diğer yazılarında literatüre Almanca olarak bu tabirle edebiyat tarihi sayfalarına geçiyor. Böyle karşılaştırmalı çalışmalar yapmak Nâzım’ın da dünya edebiyatı içerisindeki yerini anlamamıza katkı sağlayacaktır.” şeklinde konuştu.
“Sürgün ve Hüzün Ötesinde Yazmak: Heinrich Heine ve Nâzım Hikmet” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.