“Zafer, zafer benimdir diyebilenin, muvaffakiyet, muvaffak olacağım diye başlayanın ve muvaffak oldum diyebilenindir”. (Mustafa Kemal Atatürk)
Ağustos ayı Türklerin sefer ve zafer ayıdır. Malazgirt, Mohaç, 30 Ağustos zaferleri sadece bunlardan önemli birkaç tanesidir. Hiç şüphesiz Milli ruhun canlı tutulması adına bu zaferlerin anılması ve toplumsal hafızalardan silinmemesi geleceğin inşasında önemli bir yere sahiptir. Nitekim “Zaferin büyüklüğü, mücadelenin zorluğu ile ölçülürdü” ve 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı’na giden süreç zorlu ve kaçınılmazdı. Öyle ki; Birinci Dünya Savaşı ile emperyalist devletler, Orta Doğu’daki topraklarımızı ellerimizden almış, Osmanlı Devleti’ni yıkmış, bununla da yetinmeyerek Anadolu coğrafyasını dört bir yandan işgale girişmişlerdi. Bu vahim şartlar altında 19 Mayıs 1919’da Samsun’da ateşlenen bağımsızlık meşalesi adım adım bütün Anadolu’yu aydınlatmıştı. “Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Hayat-ı millet tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’e göre savaş için bağımsızlıktan daha büyük bir mecburiyet olamazdı. “Ya istiklal! Ya ölüm!” anlayışıyla kenetlenen aziz milletimiz adeta, ulus olarak var olmak adına imtihandan imtihana koşuyordu. Sakarya Savaşı’nda büyük bir darbe almasına rağmen ne Yunanlılar ne de müttefik İtilaf Devletleri kibirlerinden ve emperyal isteklerinden vazgeçmemişlerdi. Öyle ki; 26 Mart 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Devleti’ne, Doğu Trakya ve Edirne’nin Yunanlılara verilmesi, Doğu’da bir Ermeni Devleti’nin kurulması, Boğazlarda Türklerin asker bulundurmaması gibi kabulü imkânsız teklifler sunmaktan çekinmemişlerdi.
Oysaki Sakarya Meydan Muharebesi’nde elde edilen zafer, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları tarafından milletimizin bağımsızlığına bir adım kaldığı şeklinde değerlendiriliyordu. Nihayetinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa Kocatepe karargâhında taarruzu planlamışlardı. Mustafa Kemal Paşa 26 Ağustos sabahı taarruz emrini vermiş ve akşama doğru dağılan Yunan kuvvetleri çekilmişti. 30 Ağustos’ta yapılan Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı kaybeden Yunanlılar, kaçmaya başlamış, esaslı Yunan birlikleri İzmir’e kadar kovalanmıştı.
Bu büyük zafer Batı karşısında 1683 İkinci Viyana Kuşatması’ndan beri geri çekilen ve ezilen Türk milletinin halet-i ruhiyesini yeniden şahlandırmıştır. Yaklaşık 239 yıllık bir aradan sonra Türk’ün ordusu taarruz durumuna geçmiş, 30 Ağustos 1922’de büyük bir zafer kazanmıştır. Bu zaferle birlikte aziz milletimiz ne pahasına olursa olsun bağımsızlık yolunda her türlü zorluğa karşı var oluş mücadelesinden asla vaz geçmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmiştir.
Osmanlı mirası Anadolu’muzda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması yolunda çok büyük bir öneme sahip olan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin komutanı Mustafa Kemal başta olmak üzere, mücadele edip bu aziz toprakları bizlere vatan kılan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.
Prof. Dr. Mahmut Aydın
Rektör