Samsun Üniversitesi (SAMÜ) tarafından Samsun Valiliği, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Samsun Milli İrade Platformu katkılarıyla düzenlenen “15 Temmuz: Yenilenler, Yenilmeye Doymayanlar ve Pusuda Bekleyenler” adlı panel gerçekleştirildi.
Samsun Büyükşehir Belediyesi Atakum Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen ve moderatörlüğünü Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın’ın yaptığı panelde; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Bezci ve Milli Eğitim Bakanlığı Başmüşaviri Dr. Necdet Subaşı konuşmacı olarak bulundu.
Panele Samsun Valisi Osman Kaymak, Atakum Kaymakamı Namık Kemal Nazlı, İl Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutan V. Sg. Albay Ahmet Bahadır, SAMÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Selahattin Kaynak ve Prof. Dr. Aydın Mısırlıoğlu, Dekanlar, Genel Sekreter Doç. Dr. Salih Kesgin, Yüksekokul Müdürleri, , genel sekreter yardımcısı, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ve vatandaşlar katıldı.
Panelin sunuş konuşmasını yapan Samsun Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Salih Kesgin “FETÖ 1970’li yılların başından itibaren son derece sinsi, takiyeci ve ikiyüzlü bir stratejiyle başta askeriye, emniyet ve yargı olmak üzere devletin tüm kritik kurumlarına “paralel devlet yapılanması” mantığıyla sızmayı başardıktan ve kilit konumları bir bir ele geçirdikten sonra devleti tamamen teslim almak üzere bir darbe teşebbüsünde bulundu. Bugün bu kalkışmaya karşı Anadolu insanının kadını erkeği, yaşlısı genci, köylüsü kentlisi, işçisi memuru, esnafı tüccarı kısaca tüm kesimleriyle ölümüne bir destan yazdığı şanlı direnişin üçüncü yıl dönümündeyiz. 15 Temmuz aynı zamanda yerli işbirlikçi hainler üstünden küresel hegemonik güçlere halkımızın vurduğu güçlü şamarın da seneyi devriyesidir. Yeryüzünde çok az topluma nasip olmuş muhteşem uyanış ve diriliş hamlesi tarihte “şanlı direniş” olarak hak ettiği yeri almıştır. Dahası hiçbir prova veya kurgu olmadan kalkışmayı duyan ve gören herkesin önsezileriyle hareket ettiği ve ölümüne karşı direniş gösterdiği bu tablo, yaşayan kuşağın medar-ı iftiharı ve onur madalyası olarak asırlara kazınacaktır” dedi.
Genel Sekreter Kesgin; Milli Mücadelenin ilk adımının atıldığı şehir olması hasebiyle “Bağımsızlık Güneşinin Doğduğu” şehir olarak tarihte yerini alan Samsun şehrinin adını taşıyan Samsun Üniversitesi olarak, bağımsızlığımıza kasteden 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının mahiyetinin ve bu darbe kalkışmasına karşı aziz milletimizin topyekûn elde ettiği zaferin daha iyi anlaşılabilmesi ve benzer kalkışmalara girişecek kadroların bu ülkede bir daha neşvünema bulmaması için “15 Temmuz. Yenilenler, Yenilmeye Doymayanlar ve Pusuda Bekleyenler” panelini düzenledikleri söyledi.
Genel Sekreter Kesgin panelin gerekçesini Mustafa Çalık’ın 15 Temmuz sonrası Türkiye Günlüğü dergisindeki bir yazısında yer alan tespitinin veciz şekilde ortaya koyduğunu vurguladı; “Gülen Cemaati bugün için belki ‘öldü’, ama bilmeliyiz ki ruhu ‘istikamet’ten çok ‘keramet’e meraklı diğer bütün cemaat ve dergâhlarda ve onların ‘Gassâl elinde meyyit’ olmaya can atan müntesipleri arasında kol geziyor. Dürüstçe çalışıp ter dökerek kazanıp, haysiyetiyle alnı açık, başı dik gezmek yerine herhangi bir kanatlı hayvan gibi havalarda uçmanın hayaliyle eteğine yapışacak mürşit arayan bunca miskinin bulunduğu yerde, ‘the Cemaat’ gider, ‘another Cemaat’ gelir…”
Samsun Üniversitesinin düzenlediği bu panelin askerî cuntalar, darbeler, muhtıralar ve kalkışmalarla dolu 95 yıllık darbeler ve kalkışmalar tarihinde işgal garantili 15 Temmuz darbe teşebbüsünün diğerlerinden farkı nedir?, 15 Temmuz’da gerçekte ne oldu?, 15 Temmuzu ve bu şanlı direnişi anısına yad etmeye başladığımız “Milli Birlik ve Demokrasi” gününü nasıl anlamalıyız? Ve Ülkemizde din-cemaat-siyaset ilişkisi ne durumdadır? Ülkemize ve milletinize FETÖ’nün yaptığı hainliği yapacak ruhta pusuda bekleyen başka oluşumlar var mıdır? sorularını irdeleyeceğini belirten Genel Sekreter Kesgin panelistleri davet ederek sözü panelin moderatörü Rektör Prof. Dr. Mahmut Aydın’a verdi.
“40 yıllık bir planın sonucunda 15 Temmuz’u yaşadık”
Panelin açılış konuşmasını yapan Rektör Aydın, 15 Temmuz darbe girişimi ve peşinden yaşananların bir destan olduğunu, dünyada çok az topluma nasip olan bir süreç yaşadığımızı belirterek, 1970’lerden itibaren 40 yıllık bir plan yapıldığını ve planın uygulanması esnasında tamamen spontane şekilde, hiçbir hazırlığı olmadan bu halkın liderinin çağrısıyla sokaklara döküldüğünü ve ölümüne bu darbe kalkışmasına karşı durduğunu, dünyada başka bir yerde böylesi bir direnişin yaşanamayacağını ifade etti.
“Bundan sonra planlanan iç savaş”
Rektör Aydın açılış konuşmasının ardından ilk sözü Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar’a verdi. Sözlerine bir üniversitede 15 Temmuz ve darbe tarihlerinin konuşulmasının çok doğru bir karar olduğunu dile getirerek başlayan Yarar “Türkiye’nin devlet olarak yıkılması ve Türk milletinin vatansız kalmasını planlayanların sadece 15 Temmuz sürecinde tek bir örgüte odaklanmadıklarını, PKK, DHKP-C, DAEŞ ve FETÖ gibi terör örgütleriyle birlikte hareket ettiklerini, eğer 15 Temmuz’a gelen ve devam eden süreçleri doğru okuyamazsak darbenin bir sonrasında iç savaş planlandığını göremeyeceğimizi dile getirdi.
FETÖ’nün Türkiye’deki NATO gladyosunun istihbarat yapılanması olduğunu vurgulayan Yarar, 1800’lü yıllardan itibaren güçlü devletlerin Türkiye’ye müdahale etmeye çalıştığını, yaşanan olayları tam olarak anlamada başarılı olamadığımız için sürekli şiddetini arttıran müdahalelerle karşı karşıya kaldığımızı söyledi. “2010 yılından itibaren birbirinden bağımsız olarak değerlendiremeyeceğimiz birçok terör olayı yaşadık. Süreçlerin tamamını politize olan yaklaşımlardan dolayı tam olarak anlayamadık” diyen Yarar, Suriye, Mısır, Libya, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelerde meydana gelen olayları, Doğu Akdeniz ve S-400 tartışmalarını 15 Temmuz darbe girişiminden ayrı düşünmememiz gerektiğine işaret etti.
“Hesaplaşma değil, helalleşme”
Yarar’ın ardından söz alan Prof. Dr. Bünyamin Bezci, Türkiye’de darbeler tarihi konulu konuşmasında “Güvenlik sorunları ile beraber 1960’da, 1971’de ve 1980’de yapılan darbeler NATO şemsiyesi ile meşrulaştırıldı. İçeride bir takım dinamikler oluştu. Bu dinamikler üst üste oturunca darbeler gerçekleşti. 1960’la birlikte bence ikinci bir Cumhuriyet kuruldu. 1982’de yeni bir anayasa yapmış olmamıza rağmen, bu anayasanın 100 kadar maddesini değiştirmemize rağmen, bir başkanlık sistemine geçmemize rağmen biz hala 1961 Anayasası zihniyetinde yaşıyoruz. Türkiye’de hala hiçbir anayasa yüzde yüz toplumun ortak mutabakatıyla yapılmadı. Hep hesaplaşma zihniyeti ile yapılmıştır. Kanun-i Esasî de öyle, 1924 de 1961 de 1982 de. Bir anayasa yapılacak ise helalleşme zihniyeti ile yapılmalı. Ancak helalleşerek yapılabilir. Helalleşerek ortak politik konsept oluşturulabilir. Biz henüz daha oraya gelemedik” dedi.
Bu darbelerde askerin genellikle güvenlik sorununu çözdüğünü, ekonomik sorunlara ise karışmadığını ifade eden Bezci “Ekonomik sorunlar siyasal alana bırakıldı. Özellikle 1980 darbesini yapanlar ekonomiye, liberal politikaya dokunmadılar. 28 Şubat bunlardan neden ayrılıyor, çünkü dışarıdan destek NATO’dan gelmedi. 28 Şubat’ta destek bölgesel bir yapı olarak, bölgesel yapının küresel ayağını oluşturan İsrail’den geldi. 28 Şubat’ı asıl destekleyen İsrail ve arkasındaki küresel sermayedir ve bu sermaye de 28 Şubat’ı meşrulaştırmıştır. 28 Şubat bin yıl sürecekti ancak yine bir ekonomik kriz oldu, 2001 krizi. Ekonomik kriz olunca sona erdi. 2002’de AK Parti iktidara gelince dışarıdaki desteği Avrupa Birliği açılımı ve küresel sermaye ile beraber rüzgârı arkasına alınca, giderek yükselen bir grafik çizdi ve vesayetçi zihniyeti zayıflattı” şeklinde konuştu.
“Çocuklarımızın devşirilmelerine ve mankurtlaştırılmalarına müsaade etmeyin”
15 Temmuz darbe girişiminin, içerisinde sağcı, solcu, İslamcı ve Kemalist gibi farklı siyasi eğilimlerden kimselerin bulunduğu FETÖ tarafından yapıldığını ifade eden Dr. Necdet Subaşı, akıl ve vicdan sahibi herkesin bu cemaati ve kendisini sorgulaması gerektiğini, FETÖ’nün bu coğrafyada nasıl bir alan oluşturduğunu, şov ve görsel yönü ön planda olan tartışmaların bir tarafa bırakılıp meselenin daha soğukkanlı ele alınması gerektiğini belirterek, bu konuda gösterilen bir duyarsızlığın herkesi bir iç savaşın parçası haline getirme riskine sahip olduğunu dile getirdi.
FETÖ’nün devşirme sistemi ile çocukları ailelerden kopardığını, onları bizzat kendi ailelerine yabancılaştırdığını ve bir kuşağı toplum olarak heba ettiğimizi vurgulayan Subaşı, “Aileler dini eğitimleri için çocuklarını toplumun gözü önünde, yasal çerçevede faaliyet gösteren ve denetimi yapılan dini yapılara vermelidir. Aksi durumda çocukların devşirilmelerine ve mankurtlaştırılmalarına neden olacaklardır” dedi.
Rektör Aydın, Mete Yarar’ın ifade ettiği “Tam mesai çalışan vatan hainleri ile yarım mesai çalışan vatan evlatları mücadele edemez”, Bünyamin Bezci’nin söylediği “Hesaplaşma zihniyeti ile değil helalleşme zihniyeti ile meselelere yaklaşmalıyız”, Necdet Subaşı’nın belirttiği “Evlatlarımızı kendilerine teslim ettiğiniz ve devşirme zihniyeti ile hareket eden yapılardan uzak durun” sloganları ile paneli sonlandırdı.
Aydın’ın konuşmasının ardından Vali Kaymak panelistlere hediye takdim etti